New York yazı dizimin ikincisi ile karşınızdayım. Esasen bu yazı dizisini, üç yazı ile bitirmek niyetindeydim ancak dördüncü veya beşinci de gerekebilir gibi görünüyor. Çok uzun ve sıkıcı yazmak yerine küçük ve herkese faydalı bilgilendirmelerle sizlerle deneyimlerimi paylaşmayı hedefliyorum.
Dünkü yazımda, Times Square meydanına oldukça yakın olan Y Hotel'de konakladığımı, yalnız bir gezgin olarak otelden çok memnun kaldığımı ve muffin-kahve eşlikli teras kahvaltılarını anlatmıştım. Yukarıdaki fotoğrafa, yazıdan sonra denk geldim. Aynen bahsettiğim konseptte, otel müşterilerinin muffinlerini yiyip terasta kahvelerini yudumladıklarını görüyoruz. Kırmızı t-shirt'lü amca ise, kendisinin fotoğrafını mı çektiğimi anlamaya çalışıyor :)
Otelin terasının hoş bir New York manzarası var.
New York'a gittiğinizde, yiyecek-içecek konusunda sıkıntı çekmeyecek olmakla birlikte, yer bulmak ve rezervasyon anlamında pek çok problem yaşayacağınızı üzülerek belirtebilirim.
Her yer o kadar kalabalık ki, bir-iki gün öncesinden rezervasyon yaptırmalı ya da saatler öncesinden, restoran girişindeki görevlilere isminizi yazdırıp beklemeyi göze almalısınız.
Bu önereceğim mekan, New York'a gelip, deniz mahsüllerini sevenler için mutlaka gidilmesi gerekenler arasında. Bubba Gump Shrimp.
Restoran (ki artık dünya çapında bir restoranlar zinciri), 1996 senesinde, Forrest Gump filminden esinlenilerek kurulmuş. Şu an dünya çapında hizmet eden bu restoranda göreceğiniz ekranlarda, sürekli olarak Forrest Gump filmleri dönüyor. Üstelik masalarda, garsonları çağırmak üzere "Run Forrest Run" uyarılarını görebilirsiniz. Bunun sebebi de restoranın filmden esinlenilerek kurulmuş olması.
Biz, kışın en soğuk günlerinden birinde, buradaki görevliye ismimizi yazdırdığımızda yaklaşık 38. sıradaydık :)
İsimleri okuyan görevli, yukarıdan birileri yemeğini yiyip kalktığında, sıradaki talihliyi anons ediyor :) Durum tam olarak böyle! Görevlinin, "...and our next winner isssss......" şeklindeki çağrılarıyla talihli grubumuz, bekleyen diğer müşterilerin alkış ve ıslıkları ile üst kata gönderiliyor. Gerçekten efsane bir ortam var :)
Mekan oldukça geniş ve ferah ama yetmiyor işte. Neyse, kendinizi bir şekilde üst kata attıktan sonra, sıra ne yiyeceğinizi seçmeye geliyor. Menü oldukça kalabalık ve usulünü anlamanıza imkan olmayan, sayısız karides seçeneği karşılıyor sizi. Bu noktada endişe etmeyin, çünkü ne yerseniz yiyin büyük ihtimalle memnun ayrılacaksınız :)
Üstelik garsonlar son derece ilgili ve ne yemeniz gerektiği konusunda sizi çok güzel yönlendiriyorlar. Ayrıca bu garsonlar o kadar samimi ki, bizim masamıza yiyecekleri getiren Tim, bizimle fotoğraf bile çektirmişti :)
Ve yemekleriniz geldiğinde bir an gözleriniz büyüyor. Evet sağlık adına hiçbir sağlıklı yönü yok ve çoğu kızartmadan müteşekkil ama müthiş bir görsel şölenle önce bir masaya bakakalıyorsunuz. Koku zaten baştan çıkarıcı. Yediğiniz her şey unutamayacağınız bir keyife dönüşüyor. Yanında biranızı da söylediyseniz, kalktıktan sonra biraz yediklerinizi yakmak için yürümeyi mecburiyetten saymaya başlıyorsunuz :)
Karidesi sadece kızartma veya güveçte, en fazla tereyağda sote olarak yiyen bizler için buradaki çeşitler kesinlikle tatmaya değer! Üstelik kalkarken, beklediğinize de değdiğini farkediyorsunuz :)
Elbette çıkışta, "Allahım amma yedim, bu yağlı şeylerle en az üç günlük kalori aldım bunları nasıl yakacağım" düşünceleri geçse de kafanızdan, hiç dert etmeyin! New York'tasınız yahu! Ne gezilecek yerler biter, ne yürünecek caddeler ve sokaklar. Dert etmeyin ve tadını çıkarın :)
Kendinizi, numaraları sırasıyla giden güzel caddelere attığınızda, "alışveriiiiiişşşş" diye fısıldayacak soldaki meleğiniz :) Zira pek çok ünlü markanın dükkanları sağlı sollu önünüzde sıralanıyor olacak. Bunların bir bölümü Türkiye'deki şubeleriyle karşılaştırıldığında gerçekten ucuz. Örneğin Guess ve Tommy Hilfiger bu markalardan ikisi. Ancak diğerleri, dolar kuru da yüksek olduğundan, Türkiye fiyatlarıyla yarışır düzeyde.
Bir sonraki yazımda, New York'a gidip, ucuza deli gibi alışveriş yapmanın bir önerisini paylaşacağım sizlerle :)
Gökdelenler, sarı taksiler, yoğun kalabalık, düzenli numaralandırılmış cadde ve sokaklar... Her şeyiyle görmeye değersin New York :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder