1 Eylül 2016 Perşembe

Yeniden Doğmak / Farkına Varmak


Son zamanlarda takip ettiğim blogların çoğunda bir hüzün hakim...
 
Herkes sorgulamalarda, herkes anlamaya çalışmalarda, herkes bir anlamın peşinde aslında. Bu, bende de pek farklı değil. "Yaşamsal Sorgulamalar" yazımda da tam olarak böyle bir sorgulamadan bahsetmiştim aslında.
 
Derken bendeki sorgulamaların dozu arttı, 10 Ağustos tarihli yazımdan bu yana. Üstelik sorgulamalarım hayata karşı olmaktan çıkıp, aile kavramına, öz benliğime ve karakterime kadar da döndü.
 
Örneğin yıllardır kendimi çok iyi bir insan sanırken, aslında iyi bir insan olmadığımı, örneğin en iyi arkadaşlara ben sahibim sanırken, arkadaşlarımın hiç de gözümde büyüttüğüm kadar mükemmel olmadıklarının farkına vardım.
 
Çevremizdeki her şeye sahip olduğu anlamı biz yüklüyoruz aslında. Oysa basit bir sorgulamayla, hiç de o şeyin, "yüklediğimiz anlam"daki gibi olmadığının farkına varıyoruz. Aslında hayat boyu en çok da bunu yapıyoruz; "Farkına varıyoruz..."
 
Mükemmel insan, mükemmel fırsat, mükemmel aile, mükemmel araba......... Zamanla, o mükemmel insanın bencil, mükemmel fırsatın bizi mutlu etmeyecek, mükemmel ailenin sorunlu, mükemmel arabanın benzin düşmanı olduğunun farkına varıyoruz mesela. Ve bu mükemmel sıfatı, yerini başka bir sıfata terkediyor.
 
Her şey, bizim sıfatlandırdığımız şekle bürünüyor...
 
Psikoterapistim, "yeniden doğuş" sürecinde olduğumu söyledi.
 
Farkına varmak = Yeniden doğuş yani... Bunun sancılı, acı verici, can yakıcı olabileceğini ama sonrasında, yani tümüyle kabullenme döneminden sonra, yeni bir ben olarak, "nasılsa bu böyle ve ben bunu değiştiremeyeceğime göre, kabullenmeliyim" diyerek kabullenmiş ve daha umursamaz bir benle yoluma devam edecekmişim mesela...
 
Çok ilginç ama doğru olabileceğini düşündüm. Çünkü yaşadığım tam olarak da bundan ibaret; her şeyin farkına varmak.
 
Acıya acıya, kanırta kanırta da olsa hayatın, insanların, kendimizin farkına varacağız nihayetinde. Ve sorularımıza bir yanıt bulduktan sonra huzuru bulabileceğiz ancak. Bu ne 20'li yaşların aşk acılarına iş kaygılarına benziyor, ne de 70'li yaşların ölüm ve bitiş endişelerine... Bu öylece hayatın ortasında asılı kalmak gibi bir şey. Yumurtadan çıkmak gibi, yeniden doğmak gibi.
 
Derken, bu doğum sancılarımı nasıl oluyor bilmem ama, ikizler olmanın kendisine kattığı ön sezi marifetiyle anladığına inandığım, benden 13 yaş büyük bir abim, "bunlar yeniden doğum sancıları, ben de yaşadım; ama ben hala doğuyorum..." dediğinde, iyice emin oldum neyin içerisinde olduğumdan.
 
 
Sonra bu linki iletti bana. Doğrudur, yanlıştır, biyolojik manada hiçbir şekilde bilemeyeceğim ama, 3 dakika 17 saniyelik bu video beni epey ağlattı.
 
Dedim ki, huzurun zirvesine çıkmak istiyorsan, bu doğum sancıları normal. Kendini, hayatı, insanları kabullendiğin zaman, işte o zaman yeniden doğumunu tamamlamış ve huzurda bir zirveye ulaşmış olacaksın... Sadece zaman, zaman, zaman...
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder